cem esen ve ayşe ece güneşşen'den trajik liedler

piyano, soprano
cem esen ve ayşe ece güneşşen
piyanist besteci cem esen ve mezzo soprano ayşe ece güneşşen bir araya gelip, harika bir albüme imza atmışlar... trajik liedler op.9... albümde cem esen tarafından mezzo soprano için yazılmış ve bestelenmiş 9 şarkı bulunuyor... kapanış eseri olarak da yine cem esen tarafından solo piyano için yazılmış olan serbest varyasyonlar op.7 kullanılmış...

kısa bir süre önce, cem esen hakkında paylaşım yapmıştım, okursanız sevinirim...

ayşe ece güneşşen hakkında ise maalesef daha önce paylaşım yapamadım ve kendisini tanımam da oldukça kısa bir süre önce nasip oldu ancak kendisi hakkında şimdilik kısaca da olsa bilgi vermek istiyorum... son zamanlarda yaptığı farklı çalışmalarla da adını sıkça duyurmaya başladı, eminim kendisinden de çok bahsedeceğim burada...

mezzo soprano
ayşe ece güneşşen
7 yaşında baleye, 14 yaşında da müziğe başlamış ayşe ece güneşşen... her ne kadar klasik gitarla başlamış olsa da müziğe, operaya da merak sarmış ve izmirde alper kazancıoğlu, arses yıldızca ve birgül su ariç gibi önemli isimlerle çalışma fırsatı bulmuş... bu çalışmalarla temeli attıktan sonra, mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi istanbul devlet konservatuvarı opera ana sanat dalı'na kabul edilen ayşe ece güneşşen, eğitim hayatı boyunca türk eğitim vakfı’ndan safiye ayla bursu ve türk-alman birliği vakfından başarı-eğitim destek bursları almış... konservatuarda da ece idil ve kevork tavityan‘ın öğrencisi olmuş, bunun yanında yine aynı üniversitede yekta kara ve rayna popova ile çalışmış... öğrencilik yıllarında ülkemizin önemli korolarından borusan filarmoni korosu’yla ferit tüzün’ün midasın kulakları adlı operasında korist olarak yer almış ve yine borusan filarmoni ile puccini’nin baş yapıtı tosca’nın konser versiyonunda görev almış...

2013 yılında henrik schütz’ün yapıtlarının icra edildiği konserde solo alto partilerini seslendiren ayşe ece güneşşen, 2014-2015 yıllarında carmina burana gibi büyük koro yapıtlarında ve italyan opera sanatçısı andreea boccelli’nin konserinde korist olarak çalışmış... ben bu paylaşımda pek detaya girmemeye çalışıyorum ama ayşe ece güneşşen de es geçilebilecek çalışmalar yapmamış... bulduğum her çalışmaya "aaa bunu yazmamak olmaz" diyorum:)...

2016 yılında çetin ışıközlü eseri dudaktan kalbe operasının prömiyerinde yer aldı ve çağdaş çağrı'nın 12. uluslararası meksika film festivali'nde en iyi film ödülü alan geçmiş filminin müziğini seslendirdi... 2018 yılında hideki kozakura'nın dve sovy eserinin türkiye prömiyerini solo olarak seslendiren sanatçı, 2019 yılında da cem esen ile çalışarak, kendisinin şarkılar serisinin ilk seslendirilişini gerçekleştirdi... yine bu yıl yeni ağıtlar konserinde evrim demirel ve hasan niyazi tura’nın eserlerini seslendirdi...

ben kendisini bu yıl gerçekleşen etkinliklerle tanıma fırsatı buldum ve elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum... 2 kasım 2019 tarihinde, piyanist mert solmaz ve müzikolog burcu yaşin ile birlikte, ensemble flaneur olarak; büyük beğeni toplayan ve ilgi çeken gölgelerinden doğan kadın besteciler konserinde izledik kendisini yeldeğirmeni sanat merkezinde... aslında bir konser dizisi gölgelerinden doğan kadın besteciler ve yanlış hatırlamıyorsam, daha önce mozarthausda da aynı etkinlik gerçekleşmişti...



bir kaç gündür sosyal medyada sürekli paylaşılıyor bir çok kişi tarafından ve büyük övgüler alıyor trajik liedler op.9... cem esen'den çizgi üstü çalışmalar, soprano ayşe ece güneşşen'den de olağanüstü bir seslendiriş bekleyen biri olmama rağmen, şöyle sağlam ve rahat bir kafa ile dinlemeyi istedim paylaşmadan önce kuru bir albüm duyurusu olmaması için... beni şaşırtmadılar ve beklentim doğrultusunda titiz ve çizgi üstü bir çalışma ile karşılaştım yine...

albümün kalitesi, kendilerinden beklediğim gibi ve beni şaşırtmadı ama albüm küçük bir yaz sabahı sözleriyle başlayınca nedense çok şaşırdım... albümün adını türkçe yazan benim, spotify'da albümü dinlemeden önce şöyle bir eserlere bakan ve yaz sabahını, kanatsız kuşları, yağmuru filan okuyan da benim, günlerdir albüm ile ilgili paylaşımları okuyan da benim ama dinlerken şaşıran da benim:)...

neden mi şaşırdım?... albümdeki eserler türkçe!... inanabiliyor musunuz? dinleyince sözler anlaşılıyor!... 😆 ... şaka bir yana, gerçekten ilk dinlemeye başladığımda tuhaf geldi bu albümün türkçe olması... hemen yazayım albümde yer alan 9 şarkının adını;

küçük bir yaz sabahı
kanatsız kuşlar
küçük arya
yaşamak
şarkı
yağmur
fransız şarabı
uyumak
kırmızı çiçek

albüm her açıdan güzel ama bence en güzel yanı türkçe olması... şimdi "ne var bunda, gayet doğal" diyebilirsiniz, hatta dediniz bile ama çok güzel örnekleri de olmakla birlikte, albümün tarzı açısından zor bir iş bu eseri türkçe yazmak ve seslendirmek... neden? derseniz, bilmiyorum:)... aslında burada sorun türkçe ile ilgili değil ve zaten operadan da bahsetmiyoruz, konu şiir ve şiirin operatik ses ile seslendirilişi ama türkçe haricindeki diğer bir çok dil açısından da durum böyle çünkü kulaklar özellikle italyancaya aşina... tabii italyanca başta olmak üzere; rusça ve almancaya da... bunun yanında; italyanca gibi, şiire ve epik anlatımlara çok fazla uygun dillerde duyguları ifade edebilmek daha kolaydır sanki diye düşünüyorum... gerçi duygularını müzikle ifade edip, aktarabilen biri için türkçe olmuş, almanca yada italyanca olmuş farketmiyordur zaten... sadece kendi kendime konuşuyorum ve bu dile bu kadar takılı kalmam size tuhaf da gelebilir... anlaşılamayabilirim de... şöyle anlatayım; mesela napoliten şarkıları italyanca dinlemeye alışık ya kulaklarımız, işte öyle bir şey:)...

ben aslında türkçe sözleri duyunca şaşırmadım, çok sevindim... cem esen, gerek kısa şiirleri ile, gerekse besteleri ile; çok güzel, anlamlı ve ihtiyaç duyulan bir eser ortaya koymuş...

liedler, kısa şiirlerin özellikle piyano eşliğinde seslendirildiği şarkılardır ve aslında tamamen bildiğimiz şarkıdır bu lied... alman kültüründe folklorik olsun, sanat eseri olsun, şarkılara lied deniyor ama derin bir kültürü de yansıttığı için ve kendine has incelikleri olduğu için; apayrı bir şarkı türü haline bürünmüş durumda... bu sebeple; piyano eşliğinde seslendirilen lied kültürüne de almanca dilinde aşinayız... bu tarza aşinalığımızı sağlayan ise schubert ve schumann... emin değilim şimdi ama beethoven biraz da belki... sanki biraz da mahler... italya aryasında italyanca, alman liedlerde de almanca işlemiş beynimize... bu sebeple bu albümün türkçe olması ve dinlerken de zerre kadar rahatsız etmemesi bence sanatçıların ustalığının bir göstergesi... bunun yanında; "türkçede de bu iş oluyormuş bakın" dedirtiyor olması da çok önemli...

benim dil konusunu gereksiz yere bu kadar uzatmamın sebebi ise işte bu rahatsız etmeme ustalığı... bazen ortaya konan işler gerçekten rahatsız edici oluyor ama bu albüm hiç rahatsız etmedi... iki farklı kültürü bir arada eritip de sunmak çoğu zaman ters geliyor... becerilemiyor açıkçası... bağlamayla blues çalmak gibi mesela... yapan yapıyor ama çoğu kişi yaptığını zannediyor... cem esen ve ayşe ece güneşşen, bu albümde ustalıkla halletmişler bu işi...

albümü spotify üzerinden dinlemek için tıklayın...

albümü satın alıp, indirmek için tıklayınız... ben albümü sadece burada bulabildim, indirmeyi de beceremedim... zannedersem satış ve indirme yok... girip, dinleyeceksiniz...

aşağıdaki youtube playlistten de dinleyebilirsiniz...



albümdeki tüm eserler gerçekten çok güzel ama yağmur'u çok beğendim... bunun yanında; kanatsız kuşlar, yaşamak, uyumak da favorilerim arasında... kırmızı çiçeği dinlemeden yazmışım... kırmızı çiçek de özellikle piyano çok hoşuma gitti... kırmızı çiçeği yağmurun hemen yanına iliştirmem gerekiyor, siz okurken alıp, oraya koyun...

liedler kısa şiirlerin basit melodilerle aktarılması gibi algılanabilir... daha doğrusu, sanki genel olarak öyle tanımlanıyorlar ama işin gerçeği hiç de öyle değil... yani ansiklopedik bilgiye bakarsanız, öyle tanımlanıyor ama "almanca şarkı" yada "almanyada şarkıya lied denir" denip geçilemez... tıpkı kroutrock gibi... bazen "aman işte 70'lerin alman deneysel rock müziği" filan şeklinde tanımlanıp, geçiliyor... halbuki çok yanlış... nasıl krautrock sadece o değilse, lied de almancada şarkılara verilen isimden ibaret değildir... liedler de, tıpkı krautrock gibi almanyada doğan ama çok özel derinlikleri ile neredeyse ayrı bir türe dönüşen şarkılardır ve bu şarkıları özümsemeden kuru kuru seslendirmek de mümkün değilmiş... miş diyorum çünkü almanlar da aralarında tartışıyorlar bu konuyu:)... koyu lied taraftarlarına göre, herkes seslendiremez bu türü... teknik yetmez, ruh lazım, yaşamak lazım diyorlar... tıpkı bizim bozlaklar gibi... ben kendi fikrimi yazıyorum, derinlerini ve inceliklerini yada tekniğini bilmem ama ayşe ece güneşşen bu işi bence fazlasıyla hakkını vererek başarmış...

önce piyanist, sonra besteci cem esenle tanıştık, şimdi de şiir yazan cem esen ile... bence sözler de çok anlamlı ve iyi yazılmış yani cem esenin bu yönü de oldukça güçlü... bu albüm; siz nasılsanız, onu size geri yansıtıyor... kanatsız kuşlara kanat takıp uçurabilmek size kalmış... albümün adının trajik olması ve umut ışığının altında yatan karanlığın seslendirilişi bende umut yarattı mesela... ışığın olduğu yerde karanlıklar aydınlığa dönebilir... albümde gerçekten karanlık var ama o umut ışığını karartamıyor... belki de cem esen'in istediği de odur...

trajik liedler albümü, uzun soluklu bir ayşe ece güneşşen ve cem esen ortaklığının ilk meyvesi midir? birlikte yeni projelere girişirler mi? bilmiyorum ama her iki sanatçımız da bireysel olarak büyük umut veren sanatçılar... bu proje, sadece albüm olarak bir ilk, daha önce de birlikte çok güzel çalışmalar yapmışlardı... mutlaka kendilerine ait farklı çalışmaları olacak ama birlikte yapacakları çalışmaları da ben kendi adıma umutla bekliyorum...

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Popüler Yayınlar