düşünsenize!
diyelim ki; bütün dünyanın kafasını kurcalayan global bir problem var... diyelim ki öyle... mesela, atıyorum, leydi gaga olabilir bu...
bu sorun hakkında söyleyecek farklı sözleri, farklı çözümleri olanlar da var diyelim...
ve bu farklı sözleri olanların sadece bir tarafı 7/24 her yerde, her an aynı şeyleri bağırıp çağırıyor ama diğer taraf 2 dk ağzını açsa, 2 paragraf yazacak olsa; engelleniyor, susturuluyor hatta ağzını açmasına ne olanak sağlanıyor, ne de izin veriliyor... hem de istisnasız dünyanın her yerinde, her mecrada...
özellikle de en çağdaş, en modern, en demokratik ve en bi gelişmiş, en bi fikirlere saygılı olduğunu söyleyen yerlerde... özellikle ve en çok da oralarda... ve tabii ki oraları kutsal kabul edenlerde...
es kaza 3 cümle kurup, lafa başlamayı başarırsa da; cahil, cühela, bilim düşmanı, akılsız, beyinsiz, orta çağdan kalma, ilkel hatta insanlık düşmanı pislik gibi ithamlarla laf ettiğine bin pişman ediliyor öbür taraf... diyelim ki... öyle...
işte o durmadan konuşanlara, daha doğrusu konuşturulanlara ben hayatta inanmam.. mümkün değil... inanmayı çok istesem bile, kendime çeki düzen verip, aklımı başıma toplayıp, şöyle bi dünyanın geçmişini, dününü, bugününü ve gidişatını hatırlayıp; inanmaktan kendimi korurum... inanıyorsam da vazgeçerim...
o susturulanlara da büyük bir güven duyarak inanırım çünkü o kadar aşağılanmaya rağmen ille de derdini anlatmaya çalışan, doğru söylüyordur... çok konuşan, zorla konuşturulan; kesinlikle doğru değildir, haklı değildir ve hatta kendisi de bunun fazlasıyla farkındadır... doğruyu söylemeye çalışan da mutlaka susturulur... biri itina ile susturuluyorsa; doğru söylüyordur yada doğruyu görmenize yardımcı olacaktır...
7/24 durmadan kafasını zorla sağdan soldan, ordan burdan uzatıp da car car konuşan ne söylerse söylesin, tam tersini kabul ederim çünkü çok ses boş tenekeden çıkar, dolu tenekeden çıkmaz...
çok da matah olmayan hayat tecrübem bana bunu fazlasıyla öğretti... hatta bunu ben 20 yaş öncesinde öğrendim... muhtemelen 10 yaşından önce... matah bir saptama değil çünkü... şu an yazarken bile "yahu bu da yazılacak şey mi!" diyorum ama çevreye şöyle bir bakınca, yaz yahu diyorum:)... insanların basit şeylere de ihtiyacı var demek...
hayat bunu birçok kişiye öğretememiş ama!... bu dünyada yaşıyor olup da, bunu öğrenememek de apayrı bir maharetsizlik diğer yandan... yahu istemesen bile zorla öğretiyor hayat bunu... çok da zor bir şey değil... yazdıklarım da matah bir şey değil... gerçekten çoluk çocuk muhabbeti bunlar ve yazma gereği duymak bile aşırı tuhaf ama hitap etmeye çalıştığım kesim de bolcana mürekkep yalamış yutmuş cinsinden... yahu ayıp değil mi? kendinize çeki düzen versenize biraz...
şu yukarıdaki foto bi harika... gerçeğin silindir olduğunun farkına, sadece size empoze edilen "karecileri" dinleyerek ve "dairecilere" kulakları tıkayarak asla ulaşamazsınız... doğruya en fazla iki boyutlu yaklaşırsınız ama gerçekler her zaman çok boyutludur... bunlardan sadece birini dinlemenin size hiç bir faydası olmaz ama birilerini ihya eder... mürekkebi hokkasıyla yutmuşlara, çocuğa anlatır gibi anca bu kadar anlatılabiliyor...
konuyla alakası sadece "geç bunları anam babam, geç bunları" kısmı olmakla birlikte; levent yüksel'in bu harika parçasını paylaşmak için bahane arıyordum... konuyla alakası olan bir diğer kısmı ise; levent yüksel'in gülüşü... size empoze edileni papağan gibi tekrarlamanın sonu her zaman komiktir... ama gülen asla siz olmazsınız...
Yorumlar
Yorum Gönder